SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CİHAD VE’S-SİYER

<< 1244 >>

DEVAM: 110. SAVAŞTA DÜŞMANDAN KAÇMAYACAĞINA DAİR VE BAZILARININ İFADESİNE GÖRE ÖLÜMÜNE BEY'AT ETMEK

 

حدثنا إسحاق بن إبراهيم: سمع محمد بن فضيل، عن عاصم، عن أبي عثمان، عن مجاشع رضي الله عنه قال: أتيت النبي صلى الله عليه وسلم أنا وأخي فقلت: بايعنا على الهجرة، فقال: (مضت الهجرة لأهلها). فقلت: علام تبايعنا؟ قال: (على الإسلام والجهاد).

 

[-2962 - 2963-] Mücaşi' şöyle demiştir: "Kardeşimle birlikte Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldik. Ben: "Hicret etmek üzere sana bey'at ediyoruz" dedim. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Artık hicret bitti !" buyurdu. Ben: "Peki bizden hangi konuda bey'at alacaksınız?" deyince şöyle buyurdu: "İslam ve cihad konusunda ... "

 

Tekrar: 3078, 3079, 4305 - 4308.

 

 

AÇIKLAMA:     İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: "İmam Buhari başlıkta kullandığı ayeti ashabın sabretmek üzere Resulullah'a (s.a.v.) beyat ettiklerini göstermek için zikretmiş olabilir. Zira ayetin devamında "Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir"[Fetih 18] buyurulmaktadır. Güven duygusu ise savaş meydanında kararlı bir şekilde ve iç huzuru ile direnmektir. Bu da onların kalplerinde olan duygunun savaştan asla kaçmamak olduğunu gösterir. Cenab-ı Hakk da bunu bildiği için onlara yardım etmiştir."

 

Ancak bu görüşe karşılık şöyle bir yorum da yapılmıştır: "İmam Buharı bu ayeti, ölümüne bey'at etme ifadesinin hemen ardından zikretmiştir. Bu da ayette mutlak olarak zikredilen bey'atin ölümüne beyat etmek ile kayıt altına alındığını gösterir. Zira Resulullah'a (s.a.v.) ağacın altında bey'at edenlerden biri olan Seleme İbnÜ'I-Ekva' ölümüne bey'at ettiğini haber vermiştir. Bu da ashabın Resulullah'a (s.a.v.) savaş meydanından kaçmamak üzere bey'at etmeleri ile ölümüne bey'at etmeleri arasında bir çelişki bulunmadığını göstermektedir. Çünkü ölümüne bey'at etmek demek sonuçta ölüm olsa bile savaş meydanından kaçmamak demektir. Bu da muhakkak ölmek için bey'at etmek demek değildir. İşte Nafi'in itiraz ederek kabule yanaşmadığı görüş de budur. Çünkü ona göre bey'at sabretmek üzere yapılmıştır. Bu da sonuçta ölüm olsun veya olmasın savaş meydanından kaçmamak ve kararlı bir şekilde direnmek demektir. Her şeyin en doğrusunu sadece Allah bilir."

 

Kitabu'l-meğazı'de Müseyyeb İbn Hazen bey 'at edilen ağacın belirsizliği konusunda İbn Ömer ile aynı görüşleri serdetmiştir. Bunun hikmeti de şudur: "Böylece ağacın altında lutfedilen hayra aykırı tutum ve davranışların ortaya çıkması önlenmiştir. Zira herkes ağacın yerini bilecek olsaydı bazı cahil kimseler ağaca bir kutsallık atfedebilir ve onu yüceltebilirlerdi. Hatta bu cahil insanlar ağacın fayda ve zarar verme gücü olduğuna bile inanabilirlerdi. Nitekim günümüzde bazı insanların bu ağaçtan çok daha değersiz olan mekanlara bile kutsallık atfettiklerini görmekteyiz. Abdullah İbn Ömer'in "bu bizim için rahmetti" diye ifade ettiği durum da buna işaret etmektedir. Çünkü bu ifadenin anlamı şudur: "Ağacın yerinin bize gizli kalması Allah'ın bir rahmeti oldu." Bununla birlikte bu söz şu anlama da gelebilir: "Bu ağaç Allah'ın rahmetinin indiği ve burada bey'at edenlerden razı olduğunu söylediği bir yerdir."

 

Harre olayları ileride anlatılacağı gibi hicretin 63. yılında Yezıd İbn Muaviye zamanında meydana gelmiştir.

 

2959. hadiste adı geçen Abdullah İbn Hanzala İbn Ebu Amir, şehit olduğu zaman melekler tarafından yıkanan Hanzala'nın oğludur. Hanzala'ya "Gasllü'l-melaike (melekler tarafından yıkanan)" adı verilmiştir. Kendisine bu lakabın verilmesinin sebebi ise Uhud savaşına cünüp olarak katılıp şehit olduktan sonra melekler tarafından yıkanmış olmasıdır. İşte Hanzala'nın eşi Abdullah İbn Hanzala'ya bu gece hamile kalmıştır. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde Abdullah İbn Hanzala yedi yaşında idi ve ondan bazı bilgiler almıştır.

 

Abdullah İbn Zeyd'in "Ben Resul-i Ekrem'den (s.a.v.) sonra başka hiçbir kimseye bu şekilde bey'at etmem!" şeklindeki sözü onun Resulullah'a (s.a.v.) ölümüne bey'at ettiğine işaret etmektedir. Fakat bu sarih / açık değildir. İşte İmam Buharı bu yüzden ölümüne bey'at konusunu açık bir şekilde ifade eden Seleme İbnü'l-Ekva' hadisini zikretmiştir. İbnü'l-Müneyyir Abdul.lah ibn Zeyd'in bu davranışı hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Abdullah ıbn Zeyd'in Resul-i Ekrem'den (s.a.v.) sonra başka hiç kimseye ölümüne bey'at etmeyeceğini söylemesi şu sebeb e dayanır: Ölümüne bey 'at etmek sadece Resulullah'a (s.a.v.) yapılır. Çünkü her Müslümanın onu canı pahasına koruması bir görevdir ve Resul-i Ekrem (s.a.v.) için bir haktır. İşte Müslümanların savaş meydanından asla kaçmadan O'nun uğruna ölümü göze alarak savaşmaları farz bir görevdir. Halbuki başkaları için böyle bir durumdan söz edilemez."

 

2960. hadiste geçen Ebu Müslim hitabı Seleme İbnü'l-Ekva'ın künyesidir. Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) Seleme'den niçin iki defa beyat aldığı hakkında şu yorumlar yapılmıştır:

 

1. İbnü'l-Müneyyir'e göre Seleme savaşta hep ön safta savaştığı için Resul-i Ekrem (s.a.v.) ondan aldığı bey'atı pekiştirmiştir.

 

2. Seleme hem piyade hem de süvari olarak savaşırdl. İşte savaştaki bu farklı uygulamaları dolayısıyla Resulullah (s.a.v.) ondan iki defa beyat almıştır.

 

Hendek savaşında Resulullah (s.a.v.) ile Ensar arasındaki konuşmayı nakleden rivayet hakkında ayrıntılı açıklama ileride gelecektir.